Ömer Çapan


"AŞİRETÇİLİK GERİCİLİK'TİR DEDİLER BİZİ KANDIRDILAR..!"

Aşiret geleneği bitti şehir panayır alanına döndü. Memlekette kulakları küpeli, pantolonlar yırtık, saçlar boyalı sözüm ona erkekler, göğüs açık, pantolonlar bütün hayalarını belirgin bir şekilde ortaya çıkaracak kadar baldırlara yapışmış ve tahripkar denilecek kadar süslü sözüm ona giyinik kızlar bayanlar doldu ortalık..! Oysa böyle olmayacaktı böyle olmamalıydı... Maalesef kandırıldık..!


Aşiretçilik içinde yaşadığımız bir olgu ve gerçek olarak Şanlıurfa ve doğu illerimiz için adeta can simidi özelliği taşıyor. Eğer gençlerimiz hala birbirini tanıyorsa, kuşaklar arasında bağlantı, yakınlık varsa bu metropol olarak nitelendirebileceğimiz nüfusu iki milyonun üzerine çıkmış Şanlıurfa'mız da bu aşiretçilik olarak bilinen yapı sayesindedir. 

Aşiretçilik sayesinde taziyelerimiz şenleniyor... Aşiretçilik sayesinde bayramlarımız tatlanıyor... Aşiretçilik sayesinde muhabbetimiz ve aile bağlarımız devam ediyor... Aşiretçilik sayesinde kendimizi kalabalıklar arasında kaybetmeden yaşayabiliyoruz... Aşiretçilik sayesinde yardımlaşma hala görülüyor... 

Batı menşe'li bazı güç odakları ve sözüm ona toplum mühendisliğine soyunan ancak burnunun ucunu dahi göremeyen basiretsiz kimseler, Aşiret'lerin toplum üzerindeki etkisini kırmak ve toplumu birbirinden uzaklaştırmak için her türlü basın ve yayın aracını da kullanarak yıllarca acımasız bir propaganda yürüttüler. Onlara göre aşiretçilik gericiliktir.! Aşiret yapısından kurtulmak özgürlüktür.! Bunu söylerken sözlerini desteklemek için toplumda yaşanan tüm olumsuzlukların, kötülüklerin ve geri kalmışlığın nedenini aşiretçiliğ'in varlığına bağlıyorlardı." Aşiretçilik biterse, medeniyet gelecek, yatırım gelecek, özgürlük gelecek, şehir büyüyecek, her türlü imkan önümüze serilecek." dediler. Çünkü batı böyle istiyordu. Yıllarca islamı özümsemiş, atasına, ailesine ve geleneklerine bağlı doğu toplumunu yıkmanın, parçalayıp yok etmenin önündeki en büyük engel bu toplumu asırlarca sahip olduğu değerleriyle ayakta tutan aşiret yapısı'dır. İşte bundan dolayı bu yapıya savaş açtılar. Ve maalesef üzülerek ifade edelim ki, bu savaşı büyük oranda kazandılar.... Çünkü  bizden de onlara çoğumuz inandı. Hem en okumuşlarımız, sözüm ona aydınlarımız! Ve aşiret yapısı yıkılsın diye onlara destek olduk. 

Hepimiz elele verdik aşiretçiliği bitirdik ancak sevinmemiz gerekirken üzüldük... Sonunda kandırıldığımızı anladık. Nasıl mı? İşte; Aşiretçilik bitti kenar mahallelerimiz madde bağımlılığna bulaşmış gençlerden geçilmez oldu... Aşiretçilik bitti anarşi ve şiddet çoğaldı... Aşiretçilik bitti biz yerine ben geldi ve akrabalık bağlarını bitirme derecesine getirdi. Kişiyi yaşadığı topluma, çevreye yabancı hale getirdi... Hırsızlık, arsızlık ve hayasızlık arttı... Aşiretçilik bitti tefecilik arttı.. Aile kurumunu temelini yıkan her tülü ahlaksızlık ve zina arttı... Boşanmalar, ortada kalan masum yavrular tavan yaptı... Huzurumuz kalmadı...

Aşiretçilik dedikleri ve savaş açtıkları şey aslında, Allah'ın bize korumamızı emrettiği akrabalık bağlarından başka birşey değil. Nitekim Cenabı Allah Nisa suresi'nin başında bizlere hitaben:  "Allah'tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir." (Nisa : 1) Bu konuda Allah resulu sav'de; "Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimse akrabasını görüp gözetsin." (Buhari, ilim,37) "Akrabalık bağlarını koparan kimse cennete giremez." (Buhari, Edep, 11) buyurarak toplumumuzda aşiretçilik ismi ile karşılık bulan konunun önemini bu şekilde ifade ediyor. 

Aşiretçilk dediğimiz yapının etkili olduğu yıllarda bütün kız ve erkek çocuklar babalarının hatta dedelerinin adlarıyla anılır, onların isimleriyle tanınırdı. Falanın oğlu, filanın kızı diye tanınırdı. Yani biriyle tanıştığımız zaman hem onu tanır hemde babasını veya annesini de tanımış olurduk. Durum böyle olunca evlat sahibi olan her anne ve baba evlatlarının kendileri ile tanınacağını bildiği için çocuklarına, onları toplumda utandıracak bir nam, bir hatıra bırakmamak için daha dikkatli ve temiz yaşarlardı. İffetlerine söz getirecek işlerden kaçınır ve kazançlarının helal olmalarına azami gayret gösterirlerdi. Tabi çocuklarda aynı şekilde anne-babalarına, aile şerefine leke gelmesin diye büyüklerini utandırak, toplumda onlara baş eğdirecek gayrı meşru her türlü fiil ve ahlaksızlıktan kaçınırlardı. Namus ve iffetlerini muhafaza eder, zinaya kapı aralayan her türlü gayrı meşru tavır ve işlerden ellerini, ve gözlerini korurlardı. Bunu yaparken belki haramdan kaçmak düşüncesi ile olmasa bile bir gören, bir duyan olurda annemin, babamın, kardeşlerimin ve ailiemin adı lekelenir, benim yüzümden ömür boyu bir utançla yaşamak zorunda kalırlar. Ben bu kötülüğü aileme yapamam diyerek kaçınıyordu. Bu yönüyle aşiretçilik yapısı bir otokontrol görevi görüyordu. Bugün maalesef o yapının zayıflığı sebebiyle kökten gelen tertemiz bir geçmişe sahip dinine ve geleneklerine bağlı nice temiiz ailelerinin kızları, oğulları çok uygunsuz ortamlarda, çok uygunsuz insanlarla ve gayrı ahlaki tavırlarıyla poz vermekte, aile ve toplum için ağır hasar ve keder sebebi olabilmektedir. 

Aşiretçilik denilen yapının etkin olduğu dönemlerde birisi suç işlemeye cesaret edemezdi. Çünkü bilirdi ki, yapacağı her türlü uygunsuz, kanunsuz, haksız kazanç ve zulüm karşısında en başta kendi ailesi ve aşireti dikilir. Aşiret onu gerek adalete teslim ederek, gerekse de sözlü uyarı, ikaz, kınama, gerek yaptıkarının maddi bedelini ödetme ve bazende aşiret içerisinde dışlama gibi cezalarla üyesini bizzat cezalandırır, böylece birçok suç mahkeme koridorlarına yansımadan karşılığını bulurdu. 

Aşiret yapısı mazlum ve mağdurlar için güvenli bir liman, bir sığınak görevi görürdü. Üyelerinden muhtaç olanların ihtiyaçlarını giderir, ödenemeyecek borcu olanların borçlarını aralarında toplayıp ödeyerek, onları tefecilerin eline bırakmaz, evi olmayana ev, işi olmayana iş, aşı olmayana aş temin edilir, yolcuya yardım, misafire ikram edilirdi. Çoğu evde yaşlı bulunur, evdeki yaşlılar adeta ailenin bilgeleri gibi hiçbir maddi gelirleri, sosyal güvenceleri ve emekli maaşları olmadığı halde hizmet edilir, hertürlü işte fikirleri alınır, tecrübelerinden istifade edilirdi ve evde bereket kaynağı olarak görülürlerdi. Ama şimdi...

Aşiretçilik yapısı güçlü iken otellere pek fazla ihtiyaç yoktu ve eğer gittiğiniz yer bir akrabanız varsa otelde kalmak ayıp sayılırdı. Ve o akraba bir kendisine rağmen bir akrabasının otelde gecelemesini kendisine hakaret sayardı. Usul gittiğiniz yerde aşirete mensup tanımış olun veya olmayın bir akrabanız varsa direk oraya varır, kalmanız gerektiği kadar kalır, ağırlanır ve ev sahibi sizi yolculadıktan sonra bunu asla minnet olarak görmez, bilakis lütuf olarak kabul ederdi. Evler küçüktü ama gönüller ferahve genişti. Ama şimdi...

Aşiretçilik dedikleri yapının etkili olduğu dönemlerde her fert bir aşireti temsil ettiğinin farkındadır.  Bundan dolayı attığı her adımda, yaptığı her işte o aidiyet duygusunun verdiği sorumluluk bilinciyle hareket eder ve aşirete, aileye laf getirecek, utandıracak işler yapmaktan kaçınır.

Özellikle toplumun temel dinamiği olan aile yapısındaki bozulmalar, boşanmalar, ortada kalan çocuklar, boşanmalar neticesinde meydana gelen kavgalar, husumetler, huzursuzlukların artması aşiretçilik denilen yapının etkisinin zayıflaması veya yer yer bitmesi ile aşırı bir artışa geçerek adeta tavan yaptı. Aşiretin etkisinin olduğu dönemlerde aile içinde oluşan huzursuzluklar aile büyükleri tarafından aşiret içinde adaletle halledilir mahkeme koridorlarına düşmezdi. Hele bir çok  aile için boşanma bri ayıp büyük bir günah olarak kabul edilir, böylece bundan sakınılırdı. Aile içerisinde ufak tefek yaşanan sıkıntılardan dolayı sabır tavsiye edilirdi ama şimdi mahkeme savcılar tavsiye edilir oldu maalesef...

Sizce de aşiretçilik denilen yapının zayıflaması ve yer yer bitmesi bize yarar mı sağladı yoksa saydıığım nedenlerden dolayı zarar mı verdi? Eğer sizlerde benim gib düşünüyorsanız, aşiret bağlarını güçlendirmek için yoğun bir çabanın içerisine girin. Buna hem akrabalık bağlarını devam ettirmeyi emreden Rabbimiz'in emrini yerine getirmek açısından ihtiyacımız var, hem de nefsimizi, ailemizi ve neslimizi asrımızın giderek biz olmaktan uzaklaşarak benlik denilen yalnızlık çukuruna düşmememiz için ihtiyacımız var. Zaten bir çok aşiret mensubu kardeşimiz bu tehlikeyi ve boşluğa farkederek dernek çatısı altında birleşerek hem akrabalık bağlarını güçlendirmek, hem de kuşaklar arasında sağlam bir köprü kurarak geleneklerimizi yaşatmak için son yıllarda yoğun bir çabanın içerisine girmiş durumdalar. Dernek adı altında da olsa gösterilen bu çabaları destekliyorum ve bu tür çaba içerisinde olan kardeşlerimi tebrik ediyorum. 

Rabbim'den her türlü çaba ve gayretimizi benlikten uzak kılmasını diler, yaptıklarımızı dünya ve ahiret saadetimize vesile kılmasını dileyerek sizleri Allah'a emanet ediyorum. 

Selam ve dua ile...

iletişim için: omercapan79@gmail.com