Ömer Çapan


"BABALAR GÜNÜ KUTLAMALARINA VE KUTLAYANLARA İTHAFEN..."

“Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.” (İsra: 23-24)


Geçen Pazar (21.06.2020) günü gördüklerim, duyduklarım ve okuduklarım beni böyle bir yazı yazmaya sevketti. Facebook, whatsap, instagram, tik tok vb ne kadar A sosyal! Medya hesabı varsa hepsinde babalarının boy boy resimlerini paylaşanlar mı desen, uzun babasına medhiyeler düzenler mi desen, babalarının meziyetlerini sıralayanlar mı desen sınırsız bir abartı ile herkes adeta “Benim babam daha iyi! Benim babam daha yakışıklı!” “Ben babamı daha çok seviyorum!” dedirtecek paylaşımlar yaparak ne kadar iyi bir evlat olduklarını ispatlamaya çalışan insanlarla dolmuştu. Niyet desinler olunca, babası razı olmasa bile o paylaşımlara gelen beğeni ve yorumlar kişiyi mutlu etmeye yetiyor galiba. Gün boyu yapılan paylaşımlara bakınca “İnsanın bu topraklarda hemen yaşlanası geliyor!” diyeceğim ama, durum hiçte öyle söylenen, yazılan ve paylaşılan gibi değil. Keşke öyle olsaydı! Yani üzülerek ifade edeyim ki paylaşımlarımız gerçeği yansıtmıyor.  Zaten çoğunun paylaşımlarımızdan babaların haberi bile olmadı. Çünkü babalarımızın çoğu o A sosyal mecraları kullanmayı bilmiyor hamdolsun. Hatta Pazar günü babalar günü için şiirler yazan, resimler paylaşan, süslü kelamlar paylaşan kardeşlerimizin çoğunun babası ölmüştü ancak onlar da nasipsiz kalmasın diye onlar adına da paylaşımlar yapılmıştı! herhalde dua niyetine! Cenabı Allah, vefat eden tüm mü’min babalara rahmet eylesin, bu kardeşlerimizinkine de inşallah.

Babalar günü! olarak kutlanan batı menşe’li günü, medyanın ite ite, allandıra ballandıra, gerek sinema ve dizi filmlerle, gerekse de reklamlarla hayatımıza soktuğu, evlatlarımızın anlamını bilmeden kör taklitçilikle kutladığı bir gün olması bir yana, öyle ki samimiyetine, ilmine, muhafazakarlığına, dini değerlere bağlılığına şahitlik ettiğimiz çeşitli mevki ve statülerde görev yapan bir çok Müslüman kardeşimizin de bu taklitçi akıma kapılarak, sanki dinimizde, örfümüzde, medeniyetimizde varmış gibi paylaşımlar yaptıklarını üzülerek gördüm. Aile yapısının temelden yıkıldığı, anne babaların ayakbağı olarak görüldüğü, yılın üçyüz altmış dört günü horlandığı ve son korona hadisesinde yaşandığı gibi hastalıklarını tedavi etmek yerine ölüme terk edildikleri batı toplumU için “Babalar günü” denilen gün vicdanlarını rahatlatmak adına çok şeyler ifade edebilir ancak bizler için hiçbir şey ifade etmiyor ve etmemeli. Çünkü bizler atamıza hürmeti birileri beğensin diye değil, Rabbimiz'in emri dye yaparız. Bizler babamıza ve atamıza hürmeti, sayğıyı, değeri bir günle veya günün birkaç saati ile, birkaç süslü kelamla, bir resimle veya bir çiçekle geçiştirmek günü ucuza kapatmak ve esas büyük ödülü kaçırmaktır! 

Yılın 364 günü Babasının varlığının farkında olmayan, olsa bile hissettirmeyen, kadir kıymet bilmeyen, ihtiyacını sormayan, işine aşına karıştırmayan, şairin dediği gibi ‘Orda bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür. Gitmesek te gelmesek te o köy bizim köyümüzdür.’ Misali ‘Gitmesem de gelmesem de sevmesem de o baba  benim babamdır.’ Diyen sağlığında babasını basit dünyevi nedenlerle üzen, küstüren, babasının arkasından babasınıın yıllarca savunduğu değerleri; dostluk gibi, vefa gibi, dürüstlük gibi, adalet gibi, helal kazanç gibi, tevazu gibi, cömertlik gibi, edep ve ahlak gibi erdemleri alaşağı eden ancak her yıl haziran ayının üçüncü Pazar günü olunca bir şiir, birkaç güzel söz veya maziden bir fotoğraf paylaşarak babacığını mutlu ettiğini, babasının hakkını ödediğini düşünen ve böylece evlatlık vazifesini yerine getirerek iyi bir evlat olduğunu facebook’ta , instagram’da aldığı beğeni sayısı ve yorumlarla ispatladığını düşünen bir nesil türedi bizden ne yazık ki! Bu durum bana çok vahim ve ürkütücü geliyor sizce de öyle değil mi? Korkarım ki! Ellerimizle yetiştirdiğimiz, elinde telefon veya tablet, kulağında kulaklık olan bu nesil korkarım ki, yarın yaşlandığımızda bize de aynısını yaparak, şuan yaptıkları paylaşımlar ve yazdıkları sözler hoşumuza gitse de yanımıza hiç gelmeden, bizi görüp gözetmeden, arayıp sormadan yaptıkları paylaşımlarla -bizim canımızı acıtma pahasına- vicdanlarının seslerini bastırmış olmanın mutluluğuyla sevinç çığlıkları atacaklardır.

Müslüman vicdanının sesine kulak tıkayan, vicdanını susturan değil aksine vicdanın sesine kulak veren, anne babalığın hakkını bir güne değil senenin tamamına yayan ve sadece bir günü değil, ihtiyaç duyulan her günü anne babasına has kılan kimsedir. İsterseniz gelin sözü alemlerin Rabbı olan şanı yüce Allah’a ve O’nun seçkin elçisi Hz.Muhammed sav’e bırakarak anne-baba konusundakitavsiyelerini tefekkürle okuyalım…

"Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır." (Lokman, 31/14).

 

“Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.” (İsra: 23-24)

 

“Hiçbir çocuk babasının hakkını ödeyemez! Ancak onu köle olarak bulur da satın alarak hürriyetine kavuşturursa babalık hakkını ödemiş olur.” (Müslim 1510/25, Buhari Edebü’l-Müfred 10)

 

"Allah'ın rızası, babanın rızasında, gazabı da gazabındadır." (Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 1; Tirmizî, Birr, 3)

“Burnu yerde sürünsün, burnu yerde sürünsün, burnu yerde sürünsün!

Sahabeler:

−Ya Rasulallah! Kimin? dediler.

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Ana babasına, ikisinden birine yahut her ikisine birden ihtiyarlık zamanlarına yetişip de cennete giremeyen kimsenin.” Müslim 2551/9, Buhari Edebü’l-Müfred 21

 

“Baba cennetin orta kapısıdır. Artık sen istersen o kapıyı bırak istersen muhafaza et.”Tirmizi 1961

 

"Size, büyük günahların en büyüğünü bildireyim mi?" diye üç defa sordu. Üç defasında da

"Evet bildir, Ey Allah'ın Resulü." diyen-ashab-ı kirâma bunların sırasıyla;

"Allah'a ortak koşmak, ana-babaya karşı gelmek, haksız yere adam öldürmek ve yalan söylemek." olduğunu belirtir. (Buhârî, Edeb, 6).

 

Cenabı Allah bizleri kendisine abid bir kul, anne-babalarımıza da salih bir evlat eylesin.  Selam ve dua ile…