Ömer Çapan


MADDEN BİZE YAKIN MANEN BİZDEN ÇOK UZAK BİR NESİL YETİŞİYOR.!

Üzülerek ifade ediyorum ki, canımız pahasına canlarını koruduğumuz ancak ahlaki karakterlerini koruyamadığımız, tanıdığımızı zannettiğimiz ancak tanıyamadığımız, anlayış dili farklı, düşünceleri farklı, kılık kıyafeti farklı, kafası karışık, zevkine düşkün, şehvetine esir, dünyaya doyumsuz, sahip olduklarına karşı şükürsüz, bir o kadar da minnetsiz, çalışmayı sevmeyen ama tüketmeyi çok seven, kendisini adeta İsrailoğulları gibi seçilmiş bir kavim olduğunu zanneden tehlikeli bir nesil yetişiyor..! Bunda bilerek veya bilmeyerek hepimizin katkısı var.


Hani bir atasözümüz vardır: 'Üzüm üzüme baka baka kararır.' diye. Sadece üzüm değil türüne baka baka kararıp benzeşen. İnsanlarda birbirine baka baka birbirine benziyor... En çok kiminle zaman geçiriyorsa, en çok kimi düşünüyorsa, kimi hayal ediyorsa, en çok kimden etkileniyorsa, en çok kimden bahsediyorsa, gündeminde kim varsa ondan etkileniyor, benzemeye çalışıyor ve zamanla ona benziyor. Yalancı biriyle gezen yalancı, dürüst biriyle zamanla geren dürüst oluyor. Hırsız ile gezen hırsız, arsız ile gezen, seven ve onunla vakit geçiren az bir zaman sonra arsız ve hayasız oluyor. İsrafçı biri ile gezen müsrif, cimri ile vakit geçiren cimri, ahlaksız ile zaman geçiren ahlaksız, ayyaş ile gezen ayyaş oluyor. Yıllara uzanan gözlemlerimiz bunun sayısız örneklerile doludur. Yani kim kiminle meşgul oluyor ise ona benziyor, onun kalıbına, onun huyuna, suyuna giriyor, karakterine bürünüyor. Çevremizdeki insanlara baktığımız zaman kiminle yakınlık kurduklarını ve çocuklarımızı gözlemlediğimiz zaman neye ilgi duyup ne ile vakit geçirdiklerini davranışlarından anlayabiliriz, bazı istisnalar hariç...

Bu anlamda Allah Resulü sav şöyle buyuruyor : "Kişi arkadaşının dini üzeredir. Öyleyse her biriniz kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin." (Ebu Davud, Edeb 19, Tirmizî, Zühd 45)

Bu durumun farkında olan büyüklerimiz çocuklarının arsız ile, hırsız ile, yalancı ile arkadaşlık yapıp onların kalıbına girmesin, onlara benzemesin, aşına haram, diline yalan, kalbine nifak, fikrine batıl karışmasın diye okuldan veya işten eve gelince sokağın kapısını kapatarak, hem dünya hem ahiret için gözaydınlığı, evlerin neşesi, güvenli yarınların umudu masum çocukların kirlenmesini engellemiş, gücü ve bilgisi ölçüsünde neslin temiz kalmasını sağlamış, böylece Allah'ın emaneti olan yavrularına sahip çıkmanın huzuru ile yaşamlarını sürdürmüşlerdi.

Ancak günümüzde durum çok farklı, bizlere emanet olan çocuklara sahip çıkmak, onların bedenlerini korusak bile tertemiz zihinlerini, ruhlarını, ahlaklarını, kalplerini korumak o kadar zorlaştı ki.! Eskiden sokak kapısını kapayınca her türlü tehlikeden kendimizi ve çocuklarımızı koruyabiliyorduk. Ancak şimdi durum farklı, tehlikenin şekli ve boyutu çok değişti. 'Sınırsız ve sorumsuz internet', televizyon, tablet ve sözde akıllı telefonlar ile evlerimize, işyerlerimize, okullarımıza ve kaldırımlarımıza kadar yayıldı. Kale içerden işgale uğradı. Düşman bize en yakın dostumuz imiş gibi görünüyor. Dostmuş gibi görünmekle kalmıyor kendisi dışındaki herşey ile aramızı da açıyor. Çocuklarımızı adeta kendisine esir hale getiriyor. Özellikle tablet ve android telefonlar kendisinde yüklü proğramlarla, çocuklarımızın ilgi alanlarını ve ahlaki zaaflarını tespit ediyor ve daha istediği şekle sokmak için görsel efektlerle donatılmış görüntülü mesajlar, kısa filmler ve 'tiktok' videolarla bazende sosyal medya denilen çoğu lüzumsuz paylaşım çöplüğü ile zihnini ve duygularını etki altına alıyor. Öylesine dikkat çekici bir ön panel ile kendisini pazarlıyor ki, muhatabına aradığı herşeyin; başarı, çevre, şehvet, makam, ünvan, servet, eğitim, spor, müzik, aktivite adına ne varsa hepsinin kendisinde olduğuna inandırarak çocuklarımızı/gençlerimizi bağımlı hale getiriyor. Kendisi ile bağımlı hale getirirken, çocuklarımızın ailesi ile, anne-babası, kardeşleri ve yakın çevresi ile bağlarını zayıflatıyor maalesef...

Ailesi ile bağları zayıflayan çocuklarımızın ailenin değer. yargıları, kutsalları ile yani inancı, ibadeti ve ahlakı ile de bağları, yakınlığı zayıflıyor. Bir müddet sonra bizimle zaman geçirmekten, birarada bulunmaktan sıkılan bir evlatla karşılaşıyoruz. Bedenen yanımızda otursa bile ruhen çok uzaktaymış gibi bir durum yaşıyoruz çocuklarıımızla; bazen parkta veya okulda çocuklarla/gençlerle sohbet edince düşüncede ne kadar uzak düştüğümüzü daha iyi anlıyorum...

Üzülerek ifade ediyorum ama, öyle bir nesil yetişiyor ki; bedenleri yanımızda, evimizde, soframızda, yakınımızda olan, ancak ruhları ve düşünceleri çok uzağımızda olan, yüzü, gözü, kaşı, boyu bize benzeyen ancak inançları, düşünceleri, zevkleri ve amaçları bizden başkalarına benzeyen, mideleri bizim yedirdiklerimizle beslenen, ancak sineleri ve zihinleri başkalarının çoğu zararlı/sapık fikirleriyle dolan, canımız pahasına canlarını koruduğumuz ancak ahlaki karakterlerini koruyamadığımız, tanıdığımızı zannettiğimiz ancak tanıyamadığımız, anlayış dili farklı, düşünceleri farklı, kılık kıyafeti farklı, kafası karışık, zevkine düşkün, şehvetine esir, dünyaya doyumsuz, sahip olduklarına karşı şükürsüz, bir o kadar da minnetsiz, çalışmayı sevmeyen ama tüketmeyi çok seven, kendisini adeta İsrailoğulları gibi seçilmiş bir kavim olduğunu zanneden tehlikeli bir nesil yetişiyor..! Bunda bilerek veya bilmeyerek hepimizin katkısı var.

Çocuklarımızın yediklerine içtiklerine dikkat ettiğimiz kadar, izledikleri proğramlara ve girdikleri sitelere dikkat etseydik, beden sağlıklarını koruduğumuz kadar imanlarını, çocuklarımıza dünyalık rahatımızı sağlayan paradan bahsettiğimiz kadar ebedi saadetimizi sağlayacak olan salih amellerden; namazdan, oruçtan, Kur'an'dan, sünnet'ten, ilim'den, ihlas'tan bahsetseydik, çocuklarımızın bazen ekranlarda, bazende sosyal medyada yapmacık, sahte mutluluk pozlarıyla boy gösteren topçulara, popçulara, madde bağımlılarına, muhabbet besleyerek onlara benzemelerini beklemeden Allah Resulü sav' in örnek hayatından, üstün ahlakından ve özellikle çocuklara olan ilgi ve sevgisinden bahsederek rol model/örnek insan olarak sunsaydık, sanırım şuan içinde bulunduğumuz tablo hem bizim açımızdan hem de çocuklarımız açısından çok farklı olurdu.

Ama herşeye rağmen geç değil! Zaman mücadele zamanı... Zaman çocuklarımızın kime benzemesini istiyoruz ve ardımızdan nasıl bir nesil bırakmak istiyoruz, sorularını cevaplama zamanı... Çünkü bu ayet hala ilk günkü tazeliğiyle bize sesleniyor:

"Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine emredileni yerine getiren melekleri vardır." (Tahrim : 6)

Selam ve dua ile...