Ömer Çapan


NEDEN BU ÖFKE.?

"Onlar takva sahipleri bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcarlar öfkelerini yenerler ve insanları affederler." (Ali İmran 134)


Son günlerde toplum olarak adeta bir öfke patlaması yaşıyoruz, kardeşimize, komşumuza, cemaatimize eşimize, işimize, çocuklarımıza kısaca her şeye karşı öfke doluyuz. Üstelik sudan sebeplerle öfkelenmek ve kavga etmek için bahane arıyoruz ya da bahaneye bile gerek kalmadan öfke seline kendimizi kaptırıyoruz daha sonrasını varın siz düşünün kız sadece anlık bir öfkenin nelere ne tür facialara sebep olduğunu az çok tahmin edebiliyorsunuzdur. Gün geçmiyor ki ölümler zulümler kavgalar aile faciaları yaşanmasın asılanlar vurulanlar boğulanlar kaçanlar tutanlar bayılanlar yıkımlar… liste uzadıkça uzuyor. Televizyon ekranını ve sosyal medyayı artık açmak istemiyoruz, hepimizi bunaltıyor insanı bu türden haberler. Hepsinin bir tek sebebi var. Anlık gelen yersiz öfkeye gelen teslimiyet, diğer bir ifadeyle şeytana teslimiyet.! 

 

Sahabe-i kiramdan biri Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'e gelerek ya resulallah bana bir nasihatte bulun deyince efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: öncelikle soruyu soran sahabiye, gıyabende bizlere "öfkelenme!" demişti. (Buhari: Edep 76) Öfkenin tahrip gücünü bilmeyen biri için çok basit gibi gelebilir ama aslında efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin söylediği tek kelimelik nasihat toplumsal ve kişisel barış ve huzurun sağlanması için hayati önem taşıyor. Her asırda olduğu gibi günümüzde de cezaevlerimiz bir anlık öfkesine yenilen, öfkesinin esiri olan katillerle, canilerle, cahillerle, başka bir ifadeyle mahkumlarla dolu. Başka bir boyuttan bakacak olursak, sadece cezayı çekenler onlar olsa bir "cezayı haketti" dersiniz. Ancak mahkumların dışarıda sersefil bir şekilde göçebe gibi yaşayan eşi ve çocukları, kardeş ve yakınları büyük bir mağduriyet ve mahrumiyet içerisinde hak etmedikleri huzursuz bir hayatı yaşamak zorunda kalıyorlar. Yine mezarlıklarımız öfkesine yenilerek arkalarından büyük acılar bırakıp beddua alan cesetlerle dolu. Hastaneler yaralılarla, yurtlar yetimlerle, huzurevleri anne babalarla, caddeler aile sevgisinden ve ilgisinden mahrum çocuklarla dolu. Hiçbir insanın hele de müslümanın sudan sebeplerle öfkesini bahane ederek bir başkasına zulmetmeye, haksızlık yapmaya, geride aileleri ve sevdikleri için toplumsal bir facia oluşturmaya hakkı yoktur. Bir müslüman ilerde keşke dememek için, öfkenin yolaçacağı dünya ve ahirete yönelik telafisi mümkün olmayan sonuçlarını düşünmeli ve öfkenin asıl sebebinin şeytan ve nefis olduğunu idrak edip öfkesine asla yenilmemelidir. Bu konuda cenab-ı Allah Celle celalühü şöyle buyuruyor: "Onlar takva sahipleri bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcarlar öfkelerini yenerler insanlar affederler." (Ali İmran 134) Yüce Allah öfkeyi yenenlerin takva sahipleri olduğunu, muttaki olmanın temel ölçülerinden birinin öfke kontrolü yapmak olduğunu ifade ediyor. Yine öfkemizi kontrol etmenin yöntemini de Hidayet rehberi Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem bizlere şöyle açıklıyor: "Öfke şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateş ancak su ile söndürülür biriniz kızdığı zaman abdest alsın." (Ebu Davud, edep 3)

 

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem öfke ateşinin ancak abdestle yani suyla söndürüleceğini söylemesine rağmen, hala inatla ve ısrarla silahla, kavgayla şiddetle söndürüleceğini iddia edenlere ve böyle davrananlara yazıklar olsun. Asırlardır denendiği halde şiddet ve kavga ancak gözyaşı, sefalet, mağduriyet, üzüntü ve düşmanlıktan başka bir şey getirmemiştir. 

 

Öfkesini yenemeyip, esiri olan hiç kimse abdestten daha yapıcı ve rahatlatıcı bir çözüm bulamamıştır. Öfke anında alınacak abdest ve suyun vereceği serinlik sadece öfke sahibine değil başta sevdikleri olmak üzere tüm toplumu rahatlatıp serinletecektir ve eğer öfkelenen kişi yiğit ise, ve kendisine güveniyorsa, hem yaşarken hem de öldükten sonra güzel nâm alıp, gerçek bir pehlivan olarak anılmak istiyorsa yine yapacağı şey "öfkesini yenmek" olacaktır. Bu konuda hazreti peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: "Gerçek pehlivan güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hakim olandır." (Müslim bir 106)

 

 Son sözün öfke ile kalkan zararla oturur 

 

Selam ve dua ile…