Ömer Çapan


ŞEHADET İDLİB'DE GÖRÜNDÜ...

"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır."


         Dün gelen haber ile üzerimize hüzün çöktü, milletçe yüreğimiz dağlandı. İdlib’de mazlumların güvenliğini sağlamak ve sınırımızı korumak için görev yapan genç kardeşlerimiz, askerlerimiz Suriye rejim güçleri tarafından vurularak şehit edildi.  8 -sekiz- Mehmetçik şehadet şerbetini içerek şehidlik makamına ulaştılar. Rabbim yavrularımızın şehadetlerini kabul etsin ve ailelerine, sevenlerine ve milletimize sabrı cemil ihsan eylesin. Yaralanan gazilerimize acil şifalar versin. Barışın ve güvenliğin teminatı, zalimin karşısında mazlumun yanında olan ordumuzu her türlü düşmanın şerrinden muhafaza buyursun ve dökülen kanları birlik ve beraberliğimizin artmasına vesile kılsın inşallah.

         Şehitlik, bir Müslümanın ulaşmak isteyeceği ve ulaşabileceği en üst makamdır. Kapitalizmin şekillendirdiği yeni dünya düzeninde gözüyle kaybetmek gibi görünse de biz Müslümanlar için en büyük kazançtır. Ölümü öldürmek, inandığı, iman ettiği varlık uğrunda en değerli varlığını feda ederek ölümsüzlüğe kavuşmaktır. Bu müjdeyi de bizlere iman ettiğimiz Rabbimiz şöyle ifade ediyor: “Allah yolunda öldürülenleri (şehitler) sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridiler. Rableri katında, Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.” (Al-i İmran: 169-170). Rabbimizin bize verdiği bu inanç ve müjde sebebiyle bizler şehitlerimizin ölümüne sabrediyoruz, anneler, babalar gözlerinden sakındıkları ciğerparelerini, evlatlarını elleriyle toprağın bağrına verebiliyor ve sabredebiliyorlar. Evlatlarının cennette, Allah’ın ikramlarıyla mutlu olduklarını biliyor ve inanıyorlar hamdolsun.  Allah resulü sav bir hadisi şerifte şöyle buyuruyor: “Hiç kimse cennete girdikten sonra – bütün dünyaya sahip olsa bile- tekrar dünyaya dönmeyi istemez.  Yalnız şehitler, gördükleri nimetler sebebiyle dünyaya dönüp, on defa şehit olmayı arzu ederler.”(Buhari, cihad, 21)

        Madem ki, herkes ve hepimiz için ölüm kaçınılmaz bir sondur, sıradan bir ölümle ölmektense Allah rızası ve dini için, Kur’an için, vatan için, bayrak için, ezan, namus için savaşarak şehit olarak ölmek hepimizin arzu ve isteği olmalıdır. Çünkü saydığımız değerler insanı insan yapan değerlerdir. Eğer bu değerler giderse, insanca ve islamca yaşamanın anlamı ve imkanı kalmaz bizler için. İşte şehit olan kardeşlerimizin mukaddesat uğruna ölümleri gıpta edilecek bir ölümdür. Bu konuda da sevgili Peygamberimiz sav : “Ruhumu kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmemi, sonra tekrar dirilip savaşarak tekrar öldürülmemi, yine dirilip savaşta öldürülmemi arzu ederdim.”( Buhari cihad, 7) buyurarak bizzat kendisi de gıpta ettiğini ve arzusunun bu olduğunu ifade etmiştir. Bizler arzusu Allah yolunda savaşarak şehit olmak olan bir peygamberin ümmetiyiz.

           Millet olarak şunu çok iyi idrak etmemiz lazım ki, her fırsatta içimizde ve dışımızda bize saldıran, evlatlarımızı şehit eden zalimlerin ve hainlerin kini ve düşmanlığı o şehit ettikleri evlatlarımızın isimlerine, cinsiyetine, kişiliğine, ailesine, aşiretine, diline, kimliğine ve kişiliğine değildir. Vurulan şehitlerimizin hiçbirini tanımazlar, kim olduğunu, evli mi bekar mı olduğunu, nereden olduğunu, siyah mı beyaz mı olduğunu, Türk mü, Kürt mü yoksa Arap mı, çerkez mi olduğunu, alevi mi sünni mi olduğunu bilmezler ve onunla da ilgilenmezler. Onların asıl düşmanlığı şehitlerin temsil ettiği davasınadır, inancınadır, vatanınadır, bayrağınadır, ezanınadır, malınadır, namusunadır, mukaddesatınadır. Şehitleri savundukları değerler uğruna canlarını vererek dine, vatana, ezana, namusa olan bağlılıklarını ispat etmişlerdir.

          Şehitlerin gidişi hepimizin üzerine bir sorumluluk yüklüyor. Şehitler için belki ağlayacağız, üzüleceğiz, ağıtlar yakılacak, sabırlar dilenip ardından dualar edeceğiz ancak bizim şehidlerin ardından yapmamız gereken şey, onların uğruna can verdikleri mukaddes değerlere sahip çıkmak, korumak, kollamak ve ecdadımızın, şehitlerin bize emanet olarak bıraktığı bu cennet vatanda birlik ve beraberliğimizi zedeleyecek her türlü eylem ve söylemden sakınarak düşmanlarımızı sevindirecek işler yapmaktan uzak durmaktır.  Bu mesajla ne demek istediğimi anlamak için hemen yanıbaşımızda Suriye’nin, Filistin’in, Irak’ın, Yemen’in durumuna ibretle bakmamız yeterli olacaktır.

 Yazıma son verirken yetkilere, Milli Eğitim Bakanlığı'na ve etkililere seslenmek istiyorum ve onlardan rica ediyorum;  Şehitlerimizin ölümü günü birlik bir törenle, birkaç süslü söz ve paylaşım ile, ailelerine yapılan maddi yardımlarla vb. sınırlı faaliyetlerle geçiştirilmesin ve unutulmasın. Bunun için özellikle şehitlerin hayatları, idealleri, mücadelesi ve uğruna can verdiği değerleri anlatan konular ders kitaplarına eklensin veya şehitler ismi ile bir seçmeli ders konsun. Böylece hem şehitler unutulmasın, hem de yavrularımıza şehitlik bilinci, vatan sevgisi, ezan ve bayrak sevgisi verilsin. Biz bu dersin trafik dersi kadar, vatandaşlık ve görsel sanatlar dersi kadar hatta onlardan daha değerli olduğu düşünüyorum. Çünkü saydığım bütün derslerin varlığı ve vatanın selameti ancak şehitler sayesindedir.

       Cenabı Allah geçmişten günümüze tüm şehitlerimizin  mekanlarını cennet, makamlarını ali eylesin.  bizleri şehitlerimizin şefaatlerine nail eylesin. Şehitlerimizin ruhu birer fatiha vermeyi unutmayalım. Selam ve dua ile....