Ömer Çapan


TELAŞA GEREK KALMADI; Hz. PEYGAMBER SAV'İN DİLİNDEN RAMAZAN PROĞRAMI

Kim bilir..? Belki,tutacağımız son oruç… yapacağımız son sahur… açacağımız son iftar… okuyup dinleyeceğimiz son mukabele… kılacağımız son namaz (vakit ve teravih), vereceğimiz son zekat ve sadaka… Okşayacağımız son yetim başı… Yaptıracağımız son iftar… Yapacağımız son tevbe… Getireceğimiz son Kelime-i Şehadet… Kimbilir...


 

Cenabı Allah cc ‘ya hamdü senalar olsun ki, receb ayının başında yaptığımız ve Resulullah sav’in bize öğrettiği “Allah’ım receb ve şaban aylarını bizlere mübarek kıl ve bizleri ramazan’a ulaştır” şeklinde yaptığımız dualarımız kabul oldu. Rabbim nasib ederse yarın gece Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece sahura kalkacak, 24 Nisan cuma günü on bir ayın sultanı af ve mağfiret menba-ı ramazan şerif ayını hep birlikte idrak edeceğiz inşallah. Cenabı Allah, bu mübarek ayı bir taraftan Elazığ depremiyle sarsıldığımız, diğer taraftan yanı başımızda Suriye’de savaşla karşı karşıya geldiğimiz ve son olarak ta “Korona (covid 19)” virüsü ile karşılaşarak çok sıkıntılı günler yaşadığımız ancak buna rağmen içimizdeki azgınlaşmış nefsimize ve şeytana toz kondurmadığımız, başımıza gelen her musibet ve felaket için hep başkalarını suçladığımız ve hata ve kusuru dışımızdakiler de aradığımız ve bundan dolayı da ben kendi adıma üzülerek ifade edeyim ki daha büyük bela ve musibetleri beklediğimiz şu mübarek günlerde, Rabbim bizlere Ramazan ayını fırsat bilerek, özümüze dönüp nefsimizle hesaplaşarak ve acizliğimizin farkına vararak, herşeyden müstağni, zengin ve kerim olan yüce Allah’ımıza tövbe istiğfar ederek kendimizi bağışlatmayı ve rızasını kazanmayı nasib eylesin inşallah.

Böylesine faziletli bir aya ulaşmışken başta kendim olmak üzere hepimiz bir telaş içerisine girdik. Bu ramazan önceki yıllardan çok farklı... Malum mescidlerde cemaatle namaz yok, teravih yok, mukabele, sohbet, zikir halkaları, iftar sofraları, vb. hiçbiri yok, yapılamıyor.  Tabiri caizse dünyanın adeta bir yarı açık cezaevine dönüştüğü, herkesin birbirinden kaçtığı için mahşerin bir benzerinin yaşandığı bir ortamda, böylesine mübarek ay'ın can simidi gibi bize gelmesi bizler için hem sevinç kaynağı hem de acaba böylesine faziletli bir ayı nasıl değerlendirebilir ve Rabbim'i razı edebilirim düşüncesi tatlı bir telaş vesilesi oldu bizlerde hamdolsun. 

Allah resulü sav'in, Ramazan ayı yaklaşırken arkadaşlarına yaptığı tavsiyeler bizler için çok büyük bir önem arzetmektedir. O yüzden siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim.  Sahabe-i Kiram’dan Hz. Selman ra buyuruyor ki; Rasulullah sav, Şaban ayının son günü bize hitab ederek şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Üzerinize büyük ve bereketli bir ay gelmektedir. Onda bir gece vardır (Kadir gecesi) ki, bin aydan daha hayırlıdır. Allahu teala o ayın orucunu farz kılmış ve gece ibadetini (teravih’i) çok değerli bir nafile kılmıştır. Kim bu ayda bir iyilik (nafile) ile Allah’a yaklaşırsa, Ramazan dışında bir farzı yerine getirmiş gibidir. Kim de bu ayda bir farzı yerine getirirse, bu ayın dışında yetmiş farzı yerine getiren gibidir. Bu ay sabır ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir. Bu ay insanların acılarına ortak olma ayıdır. Bu ay mü’minin rızkının arttırıldığı aydır. Kim bu ayda bir oruçluyu iftar ettirirse, bu onun bütün günahlarının bağışlanmasına ve Cehennem ateşinden kurtulmasına vesile olur. Oruç tutanın sevabından bir şey eksiltilmeden aynı sevab ona da verilir.

Sahabe-i Kiram ra dediler ki; “Ya Rasulallah hepimiz bir oruçluyu iftar ettirecek (bolluğa) sahip değiliz.”

Resulullah sav buyurdu ki; “(bu karın doyurmaya bağlı değil) Allahu Teala, bu sevabı bir hurma ile, bir yudum su ile veya bir tadımlık süt ile iftar ettirene de lütfeder. Bu öyle bir aydır ki, başlangıcı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennem ateşinden kurtulmaktır. Kim bu ayda kendisine hizmet edenlerin işlerini hafifletirse, Allahu Teala onu bağışlayıp Cehennem’den azad eder. Siz bu ayda dört şeyi çokça yapınız. Onlardan ikisiyle Rabbinizi razı edersiniz; diğer iki şeyi de yapmaktan başka çareniz yoktur. Rabbinizi razı edeceğiniz iki şey; Lailahe illallah’(kelime-i tevhid) ‘ı söylemek ve istiğfar etmektir. Kendisinden başka çareniz olmayan iki şey ise; Cennet’i istemeniz ve Cehennem’den Allah’a sığınmanızdır. Kim bir oruçluyu su ile iftar ettirirse, Allahu Teala ona (Kıyamet günü) benim havzımdan öyle bir su içirir ki, Cennet’e girene kadar bir daha susamaz.”  (İbn Huzeyme, Beyhaki)

 

Bizler böylesine manevi kazancı bol Efendimiz sav’in ifadesiyle ‘başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennem’den kurtuluş’ olan bir aya ulaştığımız için Rabbimiz’e ne kadar şükretsek azdır. Çünkü Allah cc ömür vermeseydi bizlerde ulaşamayacaktık. Öyleyse madem ki, Allah cc ömür verdi ve nasib etti o halde bizler de bize verilen bu fırsatı asla kaçırmamalıyız. Kim bilir belki de görüp yaşayacağımız son ramazandır. Zaten hiçbirimiz bunun son ramazanımız olmadığını bilemeyiz. Tutacağımız son oruç… yapacağımız son sahur… açacağımız son iftar… okuyup dinleyeceğimiz son mukabele… kılacağımız son namaz (vakit ve teravih), vereceğimiz son zekat ve sadaka… Okşayacağımız son yetim başı… Yaptıracağımız son iftar… Yapacağımız son tevbe… Getireceğimiz son Kelime-i Şehadet… Kimbilir... Öyle değil mi..? 

İşte bunun için  Rasulullah sav’in sahabe-i kiram’a hitaben irad buyurduğu yukarıdaki hadisi şerifi zihinlerimize iyice yerleştirmeli ve buna göre Ramazan ayı’mızı programlamalıyız. Ramazan ayı’nda beş vakit namazımızı aksatmamalıyız, gecenin bereketi ve ramazan ayının süsü olan teravih namazlarımızı ailemizle birlikte eda etmeliyiz. Eğer bazı geceler yirmişer rekat kılamazsak ta sekiz rekattan az olmamak koşuluyla kılabildiğimiz kadar kılmalı, camiler yok diye  geceleri boş geçirmemeli, Allah cc’nün tüm yeryüzünü ümmeti Muhammed sav için mescid kıldığını unutmamalıyız. Bu mübarek ay’da sadece midemizi yemekten ve içmekten değil, dilimizi de yalandan ve gıybetten, elimizi ve gözümüzü de haramdan korumalı, sabır ve dua ile kuşanmalıyız.

Hz. Ebu Hureyre ra’nün  Allah resulü sav’den naklettiği bu hadisi şerifleri dikkatle bakmalıyız. “Hiçbiriniz oruçlu olduğu gün çirkin söz söylemesin ve kimse ile çekişmesin. Eğer biri kendisine söver veya çatarsa, “Ben oruçluyum” desin.” (Buhari, savm 9) “Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terketmezse, Allah o kimsenin yemesini-içmesini terketmesine kıymet vermez.” (Buhari, savm 8, Edeb 51)

Özellikle ihtiyaç sahipleri,  dullar, yetimler, yaşlılar ve hastalar ile her yıl yaptığımız gibi hatta bu yıl daha fazla ilgilenmeli, yardım elimizi uzatmalı, sahip çıkmalı, ruhsal ve dünyevi ihtiyaçlarını gidererek, o mazlumların duasını almalı ve bu duaları vesile kılarak  mahşer günü ihtiyaçlarımızın giderilmesi Rabbimize dua etmeliyiz.

Tüm bunları yaparken de asla kendimizi, gönül dünyamızı, zihnimizi ve kalbimizi ihmal etmemeliyiz. Hadisi şerifte geçtiği gibi kalbimiz ve dilimizle kelime-i tevhidi söylemeli, dilimiz ve kalbimiz “Lailahe illallah (Allah’tan başka ilah yoktur)” derken, yaşayış ve davranışlarımızla da kulluğumuzu sadece Allah’a yaparak söylediklerimizi doğrulamalıyız. Yüce Allah'ın bizlere canlı hitabı olan Kur'an'ı Kerim'i bol bol okumalı, ancak sadece okumakla kalmamalı, anlamaya ve yaşamaya çalışmalıyız. Kur'an'ın sadece okunmak için değil, asıl maksadının yaşanması için gönderildiğini yeniden hatırlamalı ve Kur'an'ın misyonunu yakınlarımıza, sevdiklerimize de hatırlatmalıyız.

Cenabı Allah’tan, bu mübarek ramazan ayı’nı bizler ve tüm insanlık için hidayet, basiret, adalet ve merhamet vesilesi kılmasını dilerken, sağlıkla ve imanla günahlarından bağışlanmış olarak bayrama ulaşmak temennisiyle Ramazan ayı’mız mübarek olsun.

Selam ve dua ile…