Ömer Çapan


VİRÜS'TEN SONRA HER ŞEY DEĞİŞTİ YA SEN..?

“Göklerde olan, yerde olan herkes, ihtiyaçları için O’na yalvarır. (Bütün bunları gerçekleştirmek için) O, her an yeni bir yaratıştadır.” (Rahman: 29)


Çok kişi tarafından tekrar edildiği için ilk olarak kim söyledi, kaynağını şuan hatırlamıyorum ama bu yıl için aklımızda kalan ve gelecekte de 2020 yılı denince hatırlayacağımız en önemli cümle “ARTIK HİÇ BİRŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK!” cümlesi olacak sanırım. Evet yılbaşından bu yana gerçekten de hiçbir şey eskisi gibi olmadı, kalmadı ancak biz Müslümanlar hariç! Salgın sürecinde okullar kapandı, camiler kıraathaneler, kütüphaneler, alışveriş merkezleri, kafeler, lokanta ve restorantlar, eğlence merkezleri, düğün salonları ve insanların toplu olarak bulundukları mekanlar kapanınca sürece uyum sağlamak adına bizim de mesai saatlerimiz, eğitim ve öğretim tarzımız, yeme ve içme alışkanlıklarımız, ibadet ile ilgili alışkanlıklarımız, sokağa çıkma ve eve giriş saatlerimiz, namazlarda saf tutma düzenimiz,  evde oturma düzenimiz, eş, dost ve akraba ziyaretlerimiz, özellikle hijyen olarak adlandırılan temizlik ile ilgili algılarımız, su ve sabun ile gün içinde sayısız kez temasımız, sosyal mesafe ve maskeli duruşumuz, görünüşümüz tamamen değişti. Artık yapacağımız bir işte önce konunun hijyen yönünü düşünmeye başladık doğal olarak. Hayatımızı zorunlu olarak yeniden dizayn etmeye, planlamaya başladık. Daha önce çok daha rahat ve istediğimiz gibi yaşamaya alıştığımız hayatımızı artık virüs’e göre planlamaya başladık. İstemeye istemeye de olsa kontrollü, planlı ve tedirgin yaşama gayreti içerisine girdik. Anlayacağınız zorunlu bir değişim ve dönüşüme tabi olduk. Bu vesile ile birçok güzel alışkanlıklarımızı terk etmek zorunda kaldık. Bu arada Allah cc’nun bütün dünyayı etkisi altına alan ve  toplam ağırlığının 1 (bir) grama bile ulaşmadığı söylenen küçücük bir virüsle (covid 19) dünyayı nasıl tanzim ve terbiye ettiğine yakinen şahit olduk, oluyoruz. Savaşlar durdu mazlumlar rahat bir nefes aldı. Masumları öldürenler ölümün soğuk nefesini enselerinde hissetti. Kibirlenen Müstekbirler, teknolojilerine, silahlarına güvenenler ne kadar zayıf olduklarını anladı. Hem bedenleri hem zihinleri kirlenen yığınlar maddi ve manevi temizliğin kaynağı olan İslam ve onun rahmet peygamberinin temizlikle ilgili mesajlarını daha iyi anladı ve o hayat veren mesajların ikliminde hem bedenlerini hem de ruhlarını arındırdılar. Zalimler yerlerin ve göklerin sahipsiz olmadığını, mazlumlar ise arşa yükselen feryatlarının, dualarının karşılıksız kalmadığını müşahede etti.

Evet hepimiz şahidiz ki, hayat her yönüyle ve herşeyiyle değişti. Ancak asıl sormak istediğim ve sormamız gereken soru şu: “Etrafımızdaki her şey değişiyor ve değişmişken bizler değiştik mi? Değiştiysek ne kadar ve hangi yönde değiştik?” veya “Hiçbir şey bu zorunlu değişimin dışında kalmamışken bizler hala değişmemekte ısrarcı mıyız?” “Bu zorunlu değişimi kendimiz için ne kadar  fırsata dönüştürebildik?”

Allah cc küçücük bir virüs ile dünya insanlarına adeta namaz abdesti ve gusül aldırırcasına en iyi dezenfektan olan zorunlu olarak bol su kullandırtmışken bizler gönüllü olarak ne kadar abdest ile barışık yaşamaya başladık.? Abdestin bulaşıcı hastalık ve virüsler için en iyi savunma silahı olduğunu idrak ettik. İnanan-inanmayan, siyah-beyaz, kadın-erkek, zengin-fakir, genç-yaşlı hiçbir ayrım yapmadan tüm insanları virüse karşı vücut bağışıklık sistemini güçlendirmek adına beş vakit namaz kılarken yapmış olduğumuz hareketleri, namazı spor olarak yaptırıyorken, namazı, “MÜ’MİNİN MİRACI” olarak tanımlayan şanı yüce bir peygamberin ümmeti olarak bizler namazlarımızı vaktinde ve hakkıyla kılmaya başladık mı? Virüs illetinden korunmak için herkesin ağzını ve burnunu maske ile kapattığı, çıplak temastan korunmak için mümkün olduğu kadar bedenini örttüğü bu ortamda SEN! DEĞERLİ BACIM ve KIZIM… zaten Rabbimizin emri olan ve bizleri hem korona virüsünden vb. tüm virüslü bakışlardan koruyacak, hem de ahirette ilahi azaptan koruyacak örtünme emrini yerine getirmeye başladın mı?

Korona denilen salgından sonra insanların adeta patlama noktasına gelen maddi ve manevi sıkıntıları, buhranlarını gidermek için ilaç olarak yıllardır sunulan Kapitalizm’in, ve vaad ettiği paranın, servetin, makamın, sınırsız tüketimin mutluluk ve huzur getirmediği, aksine hayata daha büyük acılar kattığını, insanları paylaşım, samimiyet, ibadet gibi manevi duygulardan soyutlayarak, insanları nefes alıp veren, habire tüketen ve ancak zevk almayan, bedeni doyan ancak ruhu ve gözü doymayan zombi’lere dönüştürmeye çalıştığı anlaşıldıktan sonra, insanlığın tek kurtuluş reçetesi ve yüce Allah’ın fıtratı bozulmamış, ümidini yitirmemiş kulları için rahmet eli olan Kur’an’ı Kerim’e batı insanı yönelmiş, Kur’an’ın ruhlara şifa veren ayetlerini okumaya, anlamaya ve yaşamaya başlamışken, SEN BİR MÜSLÜMAN OLARAK, Kur’an’ı okuyor, anlamaya ve yaşamaya çalışıyorsun? Kur’an’ın yol gösteren mesajlarıyla ne kadar yol alıyor ve insanlık, bir yol göstericiye hiç olmadığı kadar bu asırda muhtaç iken SEN! Sevdiklerin ve ailenle beraber yola düşmek için daha ne bekliyorsun..?

Yeryüzünde değişim kaçınılmazdır. Allah cc ‘nun “El-Halık” esmasının tecellisi ile Kainat her an değişiyor ve yaratılıyor. “Göklerde olan, yerde olan herkes, ihtiyaçları için O’na yalvarır. (Bütün bunları gerçekleştirmek için) O, her an yeni bir yaratıştadır.” (Rahman: 29) öldürür-diriltir, yoktan var eder-vardan yokeder, zengin eder- fakir kılar, hasta kılar-şifa verir, yağmur verir-kurak kılar, geceyi gündüze-gündüzü geceye çevirir vb.  Kimi değişimleri gözümüzle görürüz kimisini göremeyiz. Bu değişim bazen hızlı bazen yavaş olur. Bazen irademizle bazen de irademiz dışında gerçekleşir. Hesaba çekileceğimiz değişim irademizle gerçekleştirdiğimizdir. İrademiz dışındakilerde mesul değiliz. O halde bize düşen irademizle değişim ve dönüşümümüzü iyiliğe, adalete, Allah ve resulüne itaate, sabır ve sebattan yana, her türlü çirkinlikten, hayasızlıktan ve günahlardan beri kılmaktır. Virüs’ü fırsata çevirerek kemale ulaşmamız azim, irade ve sebatla gerçekleşecek, Yunus Emre’nin dizelerinde ifade ettiği gibi Mevla’dan gelen cefa’da, vefa’da aynı derecede bizi O’na yaklaştıracaktır.

Hoştur bana Sen’den gelen, ya hilatü ya da kefen,

Ya taze gül ya da diken, kahrında hoş lütfunda hoş.

Gelse celalinden cefa, yahut cemalinden vefa,

İkisi de cana safa, kahrında hoş lütfunda hoş.

Selam ve dua ile…