YUSUF KÜRKÇÜOĞLU


VÂMIK U ?AZRÂ


Adil Saraç Hocam ile Aralık ayında ortak dostumuz Sembol gazetesinin sahibi Ahmet Akarslan’ın ofisinde karşılaştık. Kısa bir sohbetten sonra Şanlıurfa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yayınlarından yeni çıkan Vâmık u ‘Azrâ isimli kitabını gösterdi. Kürkçüzâde Osman Remzi Efendi’nin “Sergüzeşt-i Mâzî Yahud Vâmık u ‘Azrâ” eserini günümüz Türkçesine kazandıran Adil Saraç Hocamın kitabını o gün fazla inceleyememiştim.

Sağ olsun İl Kültür ve Turizm Müdür Vekili Sayın Aydın Aslan kitabı tarafıma ulaştırdı. Öncelikle bu önemli eser için Sayın Aydın Aslan ve Adil Saraç Hocam’a teşekkürlerimi sunarım. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün birçok önemli kitabın yayınlanmasına vesile olması gerçekten takdir edilesi bir durum. Bu vesile ile eski İl Kültür ve Turizm Müdürü Sayın Selami Yıldız’ı da görev süresi içerisinde verdiği hizmetlerden dolayı kutlarım. Sayın Yıldız şu anda Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü’nde Genel Müdür Yardımcılığı görevini yürütüyor.

“Sergüzeşt-i Mâzî Yahud Vâmık u ‘Azrâ” eserinin yayınlanmasına bir anlamda 1978 yılında yayınlanma kararı alınan meşhur Harran dergisi sebep olmuş diyebiliriz. Harran dergisi için Urfa tarihi, edebiyatı, kültürü ve folkloru ile ilgili araştırmalara başlayan Adil Saraç, Bıçakçı Mahallesi’nde yaşayan Udi Halil’de çok sayıda Osmanlıca el yazması olduğu bilgisine ulaşır. Udi Halil’i evinde ziyaret eden Adil Hoca, ileride kitap haline getireceği Kürkçüzâde Osman Remzi Efendi ile ilgili belgelerin bir kısmını burada bulmuştu. Daha sonra merhum Ahmet Alaybeyi’nin vereceği Osman Remzi Efendi’ye ait mevlid ve Fuat Rastgeldi’nin verdiği Vâmık u ‘Azrâ mesnevisi Adil Hoca’yı çok sevindirmişti. Mesneviyi Osmanlıca’dan Latince’ye geçiren Adil Saraç özel bir transkripsiyon denedi. 262 sayfalık kitapta; Osman Remzi Efendi’nin bazı şiirlerine de yer verilmiş.

Adil Saraç kitabın önsözünde şöyle diyor; “Elimizde bir mevlid var. Mevlid Peygamberimizi anlatıyor. Bu eseri gün ışığına çıkararak onun sevgisi, rızasını, şefaatini kazanmak muradımdır. Vâmık u ‘Azrâ ise hem Urfalı bir şaire ait olduğu için kaybolan bir eseri gün ışığına çıkarmak hem de adı aynı olsa bile divan edebiyatında yazılan diğer Vâmık u ‘Azrâ mesnevilerine benzemediği için orijinal sayılabilecek bir eseri edebiyat dünyasına övünçle sunmaktır.”

Adil Hoca şöyle devam ediyor; “Osman Remzi Efendi’nin Vâmık u ‘Azrâ mesnevisini dil, üslup ve ifade bakımından inceledik ve şu noktaları tespit ettik: “Eserin bütününden şairin medrese tahsilinden kaynaklanan bir divan kültürüne, Arapça’ya ve Farsça’ya yakın olduğunu çıkarıyoruz. 10.000 kelimeye yakın metinde aşağı yukarı 8.900 değişik kelimenin kullanılması ile şairin kelime dağarcığının ne kadar derin ve dolu olduğunu görüyoruz.”

Kitapta; Kürkçüzâde (Kürkçüoğlu) Osman Remzi Efendi’nin hayatı ile ilgili ise özetle şu bilgiler veriliyor; “Kürkçüzâde ailesine mensup Osman Remzi Efendi, Hacı Becan Ağa’nın oğlu olarak dünyaya geldi. Diğer kardeşleri: Ömer Edib, Bekir, Ali Rıza, Şükriye ve Ayşe’dir. Osman Remzi Efendi, Hartavizâde Bedih Efendi’nin kızı Selime Hanım ile evlenmiş ve bu evlilikten 8 çocuğu olmuştur. Çocukları: Mehmet Osman, Ahmet (Mithat), Mustafa, Fahriye, Bedriye, Aliye, Hatice ve Ayşe’dir. Urfa Belediye Başkanlığı da yapmıştır. Osman Remzi Efendi’nin baba evi Cami-i Kebir mahallesindedir. Evlendikten sonra bu mahallede oturmaya devam etmiştir. Bedri Alpay’a göre Osman Remzi Efendi; sarışın, nazik, mütevazı, hayırsever bir insandır. Şiirlerinin yanı sıra Mevlid’i ve Vâmık u ‘Azrâ isimli bir mesnevisi vardır. Osman Remzi Efendi eserlerinde Remzi mahlasını kullanmaktaydı. Belgelere göre; Urfa’da ilk vatan şiirini Osman Remzi Efendi’nin yazdığı bu şiirleri 1. Dünya Savaşı yıllarında İstanbul’da Tarih ve Edebiyat mecmuasında yayınladığı belirtilmektedir.

İki farklı kaynakta Osman Remzi Efendi’nin doğumu 1875 ve 1879, ölüm yılı ise 1924 olarak verilmektedir. Osman Remzi Efendi, genç yaşta düştüğü bir hastalığın pençesinden kurtulamamış 49 yaşında hayatını kaybetmiştir. Bedi’üz-zaman Mezarlığı’na defnedilmiştir. Mezar kitabesi şairin kendisine aittir.”