Ömer Çapan


İMAM İLE CEMAAT ARASINA GİRMEYİN ÇÜNKÜ...

"Alimler peygamberlerin varisleridirler." (Hadisi Şerif)


        Camilerde görev yapan hocalarımız sıradan bir memur veya sıradan bir gorevli degildirler. Allah Resulü sav 'in varisleridirler. İki cihan güneşi Hz. Muhammed sav'i temsilen muhrapta namaz kıldırmakta, yine Onu temsilen minberde vaaz ve hutbe vermektedirler. Bu yüzden onlara olan bakışımızı ve onlar hakkındaki düşüncelerimizi yeniden değerlendirmemiz gerekmektedir. Çünkü Din görevlilerine olan bakış açımız sadece onları etkilememekte dine, islam'a, Kur'an'a olan bakışımızı da etkilemektedir. 

Bu durumu ve sonuçlarını çok iyi bilen din ve diyanet düşmanları, İslam'la ve Allah ile aramızdaki bağı zayıflatmak ve bizi İslam'dan uzaklaştırmak için asırlardan beri özellikle son yıllarda hızını arttırarak, din görevlilerine saldırmakta, onları toplumda etkisizleştirmek için her türlü iftira, dedikodu, hakaret ve aşağılamayı yapabilmektedir. Bunu yaparken bazen Sinema ve dizi filmlerle, bazen gazete haber ve köşe yazılarıyla, bazende yalan beyan ve iftiralarla, bazen şaka yollu, bazende çoğunlukla sosyal medyayı kullanarak saldırmaktadırlar. Acı olan yeteri kadar araştırma yapmayan müslümanlar maalesef maksatlı olarak kurulan tuzaklara düşmekte, yalan haber ve iftiraların etkisinde kalarak önce din görevlilerinden, Allah'ın yeryüzünde en sevdiği mekan olan camilerden, Kur'an kurslarından, sonra da tehlikeli bir şekilde namazdan ve Allah'tan uzaklaşabilmektedir. 

       Eskiden büyüklerimiz Din ve Diyanet görevlileri'ne hürmet eder, Resulallah sav'in hatırına büyük değer verirlerdi. Çünkü onlar Allah Resulü sav'in "Alimler peygamberlerin varisleridirler." hadisi şerifine canı gönülden inanmışlardı. Alimlerin olduğu mecliste malayani sözler konuşmaktan haya eder, onlardan istifade etmek amacıyla dünya ve ahiret ile ilgili meselelerde sorular sorar cevapları ile de amel ederlerdi. İmamların cemaatle oturduğu her mekan adeta bir ders halkasına dönerdi. İbadetler başta olmak üzere Aile hayatı, ticaret hayatı, eğitim hayatı, komşuluk , akrabalık, kul ve kamu hakkı gibi konularda sorular sorulur ve hocalarımızın Kur'an ve sünnet adına verdiği cevaplar ivedilikle hayata geçirilirdi. Böylelikle İmamlık ve toplum arasında her ne kadar ferdi ve kişisel gibi görünse de aslında İslami ve hayırlı bir ilişki yaşanırdı. Adeta Hz. Muhammed sav 'in hadisi serifinde ifadesini bulan "Peygamberler miras olarak geriye mal bırakmazlar. Ancak ilim bırakırlar." İşte peygamberlerin mirası olan ilimle, peygamber varisleri olan imamlar hem kendileri istifade eder, hemde toplumu faydalandırırlardı. 

Özellikle din ve diyanet üzerinden oynanan oyunlar sebebiyle son yıllarda gençlerimiz camilerimizden ve camilerimiz de görev yapan hocalarımızın manevi rehberliğinden mahrum kalmış, ruhundaki manevi boşluk ve huzursuzluğu gidermek için madde bağımlılığı, uyuşturucu, fuhuş, hırsızlık gibi bir çok gayrı İslami istenmeyen durumlarla karşı karşıya bırakılmıştır. Anne babaların yüreği dağlanmış, ülkemizin ve dinimizin geleceği için en önemli potansiyel olan "Gençlik" dünyevi çıkarlar adına yok edilmiştir. Merhum Prof. Dr. Necmeddin Erbakan'ın ifadesiyle: "Bir toplumun gerçek gücü, tankı, topu, silahı değil, asıl gücü imanlı ve inançlı gençliğidir." Müslüman uyanık olmalı ve bu oyuna asla gelmemelidir. 

  Toplum olarak "1 - 7 Ekim Camiler ve Din Görevlileri Haftası" vesilesiyle yeniden camlerimiz ve din görevlilerimizle Mescidlerin huzur veren gölgesinde buluşalım. Bizi camiden ve Din Görevlilerinden uzaklaştıran her türlü insani ve nefsani tuzakları bozalım. Çünkü İslam davasının yolu cami yoludur. Resulullah sav'in hayatı ve sünneti cami eksenlidir, onun hayatı camide geçmiştir. Müslüman için camisiz ve imamsız bir hayat düşünülemez. 

Selam ve duâ ile…