İki haftalık sınav maratonundan sonra okullar ara tatile girdi. Çocuklarımız neşeli mutlu ve rahat… Kimi eve, kimi köye, kimi babasının esnaf dükkanına, kimi de iyi bir okul kazanabilmek için bir haftalık tatili daha çok ders çalışıp kitap okuyarak geçirme planları yapıyor. Tüm yurtta durum böyle…
Ama Filistin'de, Gazze'de durum farklı maalesef… Ne okul kaldı ne cami, ne ev kaldı ne sokak, ne cadde kaldı ne hastane…yerin altı üstüne üstü de altına getirilmiş durumda. Hiroşima'nın onlarca katı bomba kullanıldı gözü dönmüş siyonist zalimler tarafından. Zaten okul olsa da ne okuyacak öğrenci var ne de okutacak öğretmen…
Kimi şehadet şerbetini içerek şehit olup cennete uçtu, kimi yaralanıp gazi ünvanına kavuştu. Kimi göçebe gibi hayatını idame ettirecek bir yer arayışında… bir gün orada diğer gün başka yerde… Allah'ın arzında Allah'ın masum kullarına yeryüzünü dar eden, hayatlarına kastedenlere inat varlığını devam ettirmeye çalışıyorlar. Hem de hiç kimsenin yardımı olmadan. Dünyanın tüm zalimlerine inat bir yılı aşkın bir süredir devam eden böylesine asil bir direnişin ve direnişçilerin bir tek yardımcısı var o da Allah Celle celalühü. “Allah'ın yardımı inananlarla beraberdir.”
İşte bundan dolayı çocuklarımın ne başarısı ne sağlığı ne de mutluluğu sevindirmiyor beni. Tek başına hiç bir şey tat vermiyor bana. Ve tat vermemeli size de… Gazze'deki, Batı şeria'daki çocukları, evi yurdu enkaza döndüğü halde hafızlık yapmaya devam eden, her şeylerini, en sevdiklerini ve yakınlarını kaybettiği halde Allah’ı, Resul'ünü ve Kur'an'ın gösterdiği sıratül müstakim yolunu kaybetmemiş Kur'an bülbüllerini ve onların maruz kaldığı zulmü düşündüğüm zaman nasıl duyarsız olabilir ve mutlu olabilirim ki… Hele de Allah Resulü sav'in şu hadisi şerifini okuduktan sonra duyarsız kalmak nasıl mümkün olabilir?
“Mü’minler bir vücudun azaları gibidir. Onlardan birinin parmağına bir diken batsa diğerleri de kardeşlerinin acısına ateşlenerek eşlik ederler.(Acıyı hissederler)” (Buhari, Edep, 27- Müslim Birer, 66) Hadis-i şerif'te de ifade edildiği gibi Müslümanların acısına ortak olmak, paylaşmak imanın ve İslam kardeşliğinin gereğidir. Kardeşlik acıyı paylaşmakla beraber bu acıyı gidermenin sıkıntıyı bitirmenin gayretinde olmayı gerektirir. Vallahi Filistin'li çocukların bizim çocuklarımızdan hiçbir farkı yok. Eğer varsa ve suçsa tek suçları Filistin'de yani Gazze'de doğmuş olmalarıdır. Oysa onu da takdir eden Cenabı Allah'tır. Kim bilir belki de onları Kudüs gibi Gazze gibi Kutsal bir beldede dünyaya getiren Allah Celle celalühü onları yeryüzünde ölümlerin en güzeli olan şehadetle ödüllendirmek istedi. Ve yine Müslümanların ve insanlığın ortak düşmanı olan siyonistleri de Hamas’lı mücahitlerin eliyle cezalandırmak istedi. Ancak sebep ne olursa olsun bize düşen imanımızın bize yüklediği sorumluluğu yerine getirmek olmalıdır.
Mazlumların yanında zalimlerin karşısında durmaktır bize düşen. Gazeli annelerin ve kızların gözyaşlarını dindirmek, yavrularımızın katledilişine seyirci kalmamaktır bize düşen. Yine üzerimize düşen; hem kavli (sözlü), hemde fiili olarak kimden yana ve kime karşı olduğumuzu başta en yakınlarımız olmak üzere tüm dünyaya ilan edercesine Siyonistlerin ve işbirlikçilerinin ürettiği tüm ürünlere elbiseden ayakkabıya, beyaz eşyadan mobilyaya, arabadan telefona kahveden deterjana kadar her ne varsa almayarak duamızda ne kadar samimi olduğumuzu ortaya koymak ve yapılan zulmü her platformda dile getirerek yakınlarımızı da uyarmaktır. Dilimizle filistin ve Gazze’deki mazlum müslümanlar için göz yaşı dökerek Allah'a dua dua ederken, malımızla siyonistleri destekleme zilletine düşmemeliyiz. İyice bilmeliyiz ki; ayeti kerime’nin ifadesiyle: “İZZET ALLAH'IN, RESÛLÜ’NÜN VE MÜ’MİNLERİNDİR. NE VAR Kİ MÜNAFIKLAR BUNU BİLMEZLER.” (Münafıkun: 8)
Selam ve duâ ile…